İSTANBUL, – VETERİNER hekim Hande Mutlu pek çok kişinin hayvanlarının kayıt altına alınmasını genellikle bir izlenme gibi değerlendirdiğini belirterek, “İnsanlar bu işlemin hayvanlarının vücuduna zarar vereceğini düşünüyor. Oysa bu algı yanlıştır. Hayvanlara takılan mikroçip, pirinç tanesi kadar küçük ve biyo uyumlu bir aparattır; vücutta herhangi bir reaksiyona yol açmaz. Aslında, bu mikroçip, hayvanı sahipleriyle birlikte kayda almak için kullanılan minik bir araçtır. Mikroçip uygulamanın herhangi bir dezavantajı yoktur” diye konuştu.
Evde evcil hayvan bakımının özellikle çocuklu aileler için de oldukça önemli bir konu olduğunu belirten Veteriner Hekim Hande Mutlu, bir hayvan sahiplenmeden önce, ailelerin kendi yaşamları ve edinecekleri evcil hayvan ile ilgili çeşitli kriterleri değerlendirerek bu kriterlerin hep birlikte kendileri için uyumlu olup olmadığını göz önünde bulundurmaları gerektiğini söyledi.
Mutlu, “Öncelikle, sahiplenmek istediğiniz hayvandan ne beklediğinizi belirlemeniz ve bu beklentilerin farkında olmanız çok önemlidir. İkinci olarak, yaşam alanınızı değerlendirmelisiniz. Kendinize ait sadece sizin yaşadığınız bir müstakil eviniz yok ise, evcil hayvan almadan önce Apartman veya site yönetim planınıza mutlaka ulaşmanız gerekmektedir. Bu belgeyi site yönetimi, tapu dairesi veya belediyeden edinebilirsiniz. Bu yönetim planında evcil hayvan beslenmesi ile ilgili olumsuz bir karar alınmışsa ve siz evcil hayvan sahipleniyorsanız, Kat mülkiyetleri kanununa aykırılıktan herhangi bir şikayet durumunda konu yargıya taşınacak ve şikayet konusu ispat edildiği takdirde de minik dostunuz sizden alınacaktır. Belirtmek isterim ki hiçkimsenin kendi özel yaşam alanında evcil hayvan besleme hakkı gerekli yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece elinden alınamaz. Sahipleneceğiniz hayvan, ortalama 12-15 yıl sizinle yaşayacak bir yol arkadaşı olacaktır. Bu nedenle, alanınızın büyüklüğü ve koşulları, sahipleneceğiniz hayvanın ırkı ve ihtiyaçlarıyla önemli kriterlerdir. 2+1 dairede bir Alman Kurdu ile yaşamanız, köpeğin fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak açısından pek mümkün ve uygun değildir ”dedi.
‘EVCİL HAYVAN BAKIMI MALİYETLİ BİR SÜREÇTİR’
Bir diğer önemli hususun ise zaman ayırma olduğunu söyleyen Mutlu, “Hayvanınızın egzersiz ihtiyaçlarını karşılayıp bakımını üstlenebilecek yeterli zamanınız var mı? Evcil hayvan bakımı maliyetli bir süreçtir. Aşıları, kısırlaştırma işlemleri ve hastalık durumlarında tedavi masrafları gibi ekonomik yükümlülüklerinizi de göz önünde bulundurmalısınız. Eğer çocuklarınız varsa, onların alerjik bir durumu olup olmadığını mutlaka kontrol ettirmelisiniz. Genellikle sokağa bırakılan ırklarda bunu çok net gözlemleyebiliyoruz. Sıklıkla, alerji gibi nedenlerle hayvanların terk edildiğini ya da sahiplendirildiğini görebiliyoruz. Tüm bu koşulları değerlendirdikten sonra, her şeyin sizin ve aileniz için uygun olduğuna karar verdiğinizde, ‘satın alma, sahiplen’ anlayışına bağlı kalmanızı öneriyoruz” diye konuştu.
Barınaklarda veya geçici bakım evlerinde yuva bekleyen pek çok hayvan bulunduğunu aktaran Mutlu, “Sahiplenmeden önce, barınak çalışanlarıyla görüşerek hayvanın mizacı hakkında bilgi alabilir, birkaç kez ziyaret ederek bir bağ kurmayı deneyebilirsiniz. Hatta, sahipleneceğiniz hayvanı kısa süreliğine evinize getirip birlikte vakit geçirerek, onun size ve evinize uygun olup olmadığını daha iyi anlayabilirsiniz. Bu adımlar, doğru karar vermenize katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘HAYVANLARA TAKILAN MİKROÇİP VÜCUTTA HERHANGİ BİR REAKSİYONA YOL AÇMAZ’
Mutlu, “Bir klinik veteriner hekimi olarak, kendi kliniğimde gözlemlediğim bir durum, insanların mikroçip uygulamasına karşı duyduğu korkudur. Pek çok kişi, hayvanlarının kayıt altına alınmasını genellikle bir izlenme gibi değerlendiriyor ya da bu işlemin hayvanlarının vücuduna zarar vereceğini düşünüyor. Oysa bu algı yanlıştır. Hayvanlara takılan mikroçip, pirinç tanesi kadar küçük ve biyo uyumluluğu olan bir cihazdır; vücutta herhangi bir reaksiyona yol açmaz. Aslında, bu mikroçip, hayvanı sahipleriyle birlikte kayda almak için kullanılan minik bir araçtır. Biz veteriner hekimler, bu çipi, cilt altına normal bir aşı yapar gibi uyguluyoruz. Mikroçip, sahibinin TC kimlik numarasıyla Tarım ve Orman Bakanlığı’nın veri tabanına kaydedilir ve her hayvana özel bir kimlik numarası verilip HAYBİS (Hayvan Bilgi Sistemi) adlı sistemde kayıt edilir. Petvet isimli sistemde de saklanır.Mikroçip uygulamanın herhangi bir dezavantajı yoktur. Örneğin, kediniz kaybolduğunda ya da kaçtığında, Türkiye’nin herhangi bir yerinde, mikroçipi okuyabilen bir cihazla sırt bölgesi okutularak sahibine ulaşılabilir. Ayrıca, eğer hayvan terkedilmişse, bu sistem sayesinde gerekli işlemlerin başlatılmasına fayda sağlıyor” diye belirtti.
‘SOSYAL ALANDA EŞLİK EDECEK KÖPEKLER İÇİN ÇOK PROFESYONEL EĞİTİMLER GEREKMEKTE’
Evcil hayvanların sürekli bir öğrenme faaliyetinde olduğunu aktaran Mutlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Onlarda da koşulsal ve edinsel öğrenme kuramları söz konusu. Bu kuramlar, insan eğitiminde de kullanılan modellerdir ve ilk olarak fare, kedi ve köpek gibi hayvanlar üzerinde deneysel olarak ortaya çıkmıştır. Beklentiler çok önemlidir. ‘Ne bekliyorsunuz, eğitimi hangi yönde yönlendiriyorsunuz’ Tuvalet eğitimi mi, itaat eğitimi mi, yoksa bir iş yapmasını mı istiyorsunuz? Ya da sosyal olarak yardımcı olmasını mı ? Özellikle sosyal alanda eşlik edecek köpekler için çok profesyonel eğitimler gerekmektedir. Bu köpeklerin belirli aşamalardan geçmesi gerekir. Örneğin, bir Border Collie sürü köpeği olarak eğitilebilir, ancak her Border Collie sürü köpeği olamaz. Bireysellik burada da devreye girer. Bu yüzden, beklentilerinize göre seçeceğiniz ırkın veya türün karakteristik özelliklerini araştırarak eğitime başlamak çok önemlidir.”
‘BİR EVCİL HAYVAN SAHİPLENMEK, EVLAT EDİNMEKTEN FARKSIZDIR’
Mutlu, “Her şeyden önce, evcil hayvanların, özellikle kedi ve köpeklerin, bizim can dostlarımız. Ve bir mal olmaktan çıkıp birer canlı olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Bunu çok önemsiyorum. Aslında, bir evcil hayvan sahiplenmek, evlat edinmekten farksızdır. Evcil hayvanların, özellikle çocukların ruhsal ve psikolojik gelişiminde büyük katkıları vardır. Bir evcil hayvanla yaşamak özellike çocukların sorumluluk bilincini artırıp, empati yeteneklerini ve merhamet duygusunu geliştirir.Genellikle, her canlı yavruyken çok sevimli olur ve biz de “Yavru alalım, ona göre yetiştirelim” gibi bir mantıkla yaklaşırız. Ancak, yavru kedi ve köpeklerin bakımı gerçekten zorlu bir süreçtir. İlk eğitim süreci, aşılar, kısırlaştırma, mikroçip takılması, evden ayrıldığınızda eşyalarınızı kemirmesi, terliklerinizi yemesi veya anneye olan güvenini arayarak sürekli ağlaması gibi durumlar oldukça meşakkatli işlerdir. Bu yüzden, ebeveynlere, iyi ve kötü günde farkındalığı ile bu canlıları çocuklarına sahiplenerek dost edinmelerini tavsiye ediyorum” dedi.
‘HAYVANLARA EZİYET EDEN KİŞİLERİN YÜKSEK YAPTIRIMLARLA CEZALANDIRILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’
Bugün birçok tatil yöresinde sokaklarda çok güzel ırk özelliklerine sahip hayvanlar olduğunu belirten Mutlu, “Örneğin Poodle ve Golden gibi köpekler görebiliyoruz. Bunun olmaması için, toplumun bu canlıları birer can olarak görmesi ve buna göre bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu farkındalığın artmasını önemsiyorum. Farkındalığın oluşturulmasını da çok önemsiyorum. Evcil hayvanlar birer canlıdır, tıpkı bizler gibi nefes alırlar, yemek yerler ve su içerler. Onların da bir metabolizması vardır. Bu yüzden, onları eşya statüsünde görmek ya da konuşamamalarının yarattığı rahatlıkla eziyet etmenin büyük ölçüde bilinçsizlik ve eğitimsizlikten ve bu iki unsurun eksikliği sebebiyle oluşmayan merhametsizlikten kaynaklandığını düşünüyorum. Öğretim, ailede çocukluk döneminde doğal olarak gelişirken, eğitim için belli bir program şarttır. Bu yüzden, en başta, temel eğitimden itibaren çocuklarımızı ,gençlerimizi ve toplumu bu konuda bilinçlendirirsek, ve onlara hayvanlara özgü spesifik konuları öğretip bilinçlendirebilirsek, bu tür olumsuz durumların azalacağını düşünüyorum. Bir diğer önemli konu ise cezai yaptırımların arttırılmasıdır. Evet, bazı koruma yasaları mevcut olsa da bu canların eşya imiş gibi algısı ne yazık ki değişmedi.Oysa ki onlar yaşamı paylaştığımız ekosistemin tıpkı biz insanlar gibi canlı birer parçası. Bu nedenle eziyet eden kişilerin yüksek yaptırımlarla cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olduğunu da hatırlatan Mutlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Öncelikle, Başöğretmen, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, sevgi ve özlemle anıyor ve geleceğimizi inşa eden tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Şehit olan, 6 şubat depreminde hayatını kaybetmiş ve ebediyete göç etmiş tüm öğretmenlerimize de Allahtan rahmet diliyorum. Emekli öğretmenlerimize de sağlıklı, keyifli bir yaşam diliyorum.”